17 Ocak 2018 Çarşamba

kelebek misalidir aşk



Yüksek sesle ağlarken gökyüzü

Hazırlıksız yakalanmışsa kabukları yaşamın

Bağırır

Kelebekler erken ölmez

Ne bir sel bizi öldürür

Nede yıldırımın alevi

‘Biz böyle ölürüz’



Toprağın içinde çoğalan başak gibi

Un gibi

Parçalanıp dağılır gibi değil

Ekmek olup ateşi yakar gibi ölürüz

Öğütüldükçe

İç içe geçer yapraklarımız

Kitap oluruz

Kelebekler erken ölmez

Yüzlerimiz tek bir noktaya bakmıyorsa

Ellerimiz bir köyde açılıp çeşme olmuşsa

Ve hükümlü değilse parmaklarımız cebimize

Kelebekler erken ölmez

Kelimelerimiz hüzünle koşmuyorsa bir ihaneti yüceltmeye

Satmıyorsa

Yazarını bilmediği bir çocuk katilinin hikâyesini

Kelebekler erken ölmez

Mimarisi deniz aşırı bir ülkede üretilen pul olan insanlarca oluşturulmuyorsa

Taşın eti acıtmasına set oluyorsa insan

Aralarına kat kat masumiyetin onurunu sıkıştırıyorsak

Ve gülüşümüz fakirlerin düğününe zenginlik giysisi oluşturuyorsa

Düğüm atmışsak zarif ruhlara açılmasın diye bayağılıklara

Kısrağın tay olmaya öyküsüyse özgürlük

Koşuyorsa organlarının hepsi heyecanına kapılmış bayrak gibi

Dar geliyorsa renkler gökkuşağına

Açıyorsa beyaz annesinin memesine yapışan çocukların dudaklarındaki sütte

Ve siyah kömürün gövdesinde bekliyorsa bir madencinin alnına ter olmak için

Pusuda rüyasını görüyorsa kırmızı kızıl ötesi bir düşü koşturmak için

Uyanıveriyorsa sarı bir başakta güneşi görünce

Açıyorsa mavi yelkenlerini anaların ellerindeki tırpan yarası izindeki bağlı eşarpta

Kelebekler erken ölmez

Ve açmaz hiçbir koza bir ceketin iliğindeki düğme olmak için bekleyen onurda

Akif Tütüncü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder